ADEM KENAN

TaaPunaT

Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yerde olurum..

21 Ağustos, 2013

Şehirler Arası İletişim Sorunu

Oysa demiyor muydu yüce şairler ; aynı gökyüzünün insanlarıyız, aldığımız nefes bir, gözlerimizde parlayan güneş eşit uzaklıkta .. Anlaşılan hiçte yüce değilmiş, en uzak mesafeyi tanımlarken Can Yücel '' iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan'' en acı gerçeği lanse etmemiş miydi? Can Yücel'i burada anlamamak ondan uzak değil miydi, sözcükleri kafamın içine bağdaş kurmuş nirvana erbabı bir rahipken ben ona saygısızlık edebilir miyim? Bir insan ne kadar uzakta olabilir, bunu kilometrelerle ölçebilir miyiz, yoksa düşünce hızıyla gidilebilen heryer yakın mıydı, yakınır mıydı şehirler arası otobüs terminallerinde içilen koyu ve acı bir çay dudaklara sinen sigara dumanına.. değil miydi ki en güzel çaylar sigara eşliğinde ve özlem dolu olanlar. İçmeyen bilemez bunu, içenlerse ifade edemez zaten. Şehirler arası otobus terminallerinde değil miydi bizim en büyük en özlemli en hüzün ve en umut dolu aşka yelken açışlarımız. Uçaklarda yoktu eskiden sadece rüzgara kanat çırpan kağıttan uçaklarımız vardı kuyruğunda sevda sözleri taşıyan. Aşk gözlerde mi yansırdı yoksa daha çok bir nutka armağan edilen kelimelerde mi? Yürekten gelen sözlerin dinletisimiydi yoksa bir bedenin gölgesi mi? Aşk bir ruh muydu yoksa beden mi? Yanında olmak neydi peki, adımlarının izdüşümü mü yoksa düşüncelerin birbirini örtmesi mi.. Bilinmezdi aşkın bir çaresizlik olduğunu.. Aşkın çaresizlikten çıktığı nokta da ya nefret ya da sevgi yığını olduğunu. Pandoranın kutusuydu aşk, içinde türlü türlü duygular çıkan, size seçme hakkı tanımayan ve o kutuda en son kalan. Uzaktan sevmek yakınlaştırmıyor muydu kalpleri, ve yanında olmak ellerini tutup gülüşünü aniden öpmek, hayali daha güzel miydi yoksa gerçekten ıslak bir öpücük müydü kurumaya mahkum olan. Şehirler arasında yolculuklarda oysa ben en müsaittim aşık olmaya, bedenim uzaklaşıyordu o karanlık o sessiz o tenha yolların zihnimde bıraktığı aydınlıklarda, yabancı bir yığın insanın uykularını izlerken onların rüyalarına ulaşabilme arzusuyla hikayeler yazmaktı bana göre sevmek. Çok müsait bir yer olurdu o yüzden o terminaller bir aşka binmeye. İçinde aşk geçen en uzun yazım olsa gerek bu, oysa ben aşkı dillendirebilecek birşey olduguna inanmıyordum, şimdi aşkın bir yansıma oldugu gerçeğiyle ve anlamsızlıgıyla sıralayabiliyorum cümlelerimi. Parmaklarım düşüncelerimin hızına yetişmek için bir acelelik içinde iken zıttı kadar yavaş atıyor kalbim. Ben uzaklarda öldüm galiba, bir uçak yolculugunda yada otobüs.. belki hiçbir istasyonda bekleyeni olmayan bir tren, ya da fırtınaların dahi kucak acmakta eğreti durduğu bir gemi.. Bedenlerin tükendiği yerde aşklar başlar..

20 Ağustos, 2013

Vazgeçmek

Vazgeçmek için bir kalem bi de nefesin dahi dokunmadığı bir kağıt lazım. Önce kalbinde kalan ne varsa atmalısın beyninin içine ve sonra dökmelisin onları mürekkebin ucuna dokundurarak kirlensin diye beyaz sayfalara. Vazgeçmek kolay değildir esasında, nutuk tutulması yaşar çünkü insan. Hele ki bir erkek için vazgeçmek.. ağlayamazsın ki, ya da anlatamazsın kimseye. bir savunma mekanizmasına sahip değilsin sadece maskeni takıp çıkarsın sokaklara. Her adımın acı verir ve acılar pekiştirir senin vazgeçememeni. Zamanla bunu da öğrenir bir erkek, maskesini kullanmayı.. Ardına bakmadan çekip gitmeyi öğrenir aslında ardında kendisini bırakarak. bir deprem yaşarda zihninde viran olur düşünceler. ama bilir ki o viran da artık yükselmez yeniden düşler. hatırlamak sadece acı verir. ve gerçekten acılar hatıralar içindedir. öyle ansızın yakalar ki bazen kulaklarına misafir olan aşina bir şarkı ile seni, ya da arkadan gördüğün kızıl sarı siyah saçların savrulduğu rüzgarlarla veya hiçbir akiyona gerek duymaz öylece gülümserken sen bir arkadaş ortamında koyu muhabbette çakar tokatı senin yüzüne ve gülümsemen dişlerin arasına takılan ve çıkmayan bir et parçası gibi kalır öylece. Ve bana göre kimse vazgeçilmez değildir, bir annenin için evladı hariç. Kendinden parçadır çünkü o,başkası değil kendisidir evlat denilen büyüdükçe küstahlaşan insan. Ne yazıktır aşkta bir evlattır büyütürsün ve büyüdükçe küstahlaşır. Aşk için iki kişiye gerek yoktur, tüm aşklar tek kişiliktir, çünkü aşklar tek yönlüdür. O yüzden bir ayrılık ertesinde sen senden gidenden değil aşktan vazgeçemezsin. Neden terketti dediğin kişi etten kemikten bir yıgındır ama ona ruh veren senin aşkındır. vazgeçmek aşkta limitini dolduranlar için kürdanla dişini karıştırmaktan öte birşey değildir.

Sessizlik

Ve bir garip ademoğlu..

Etiketler

ORTAK

Etiketler

Kitaplar

  • Karıncalar
  • SEMERKAND
  • Kürk Mantolu Madonna
  • Veronika Ölmek İstiyor
  • Red Tent

Tiger

Tiger

Hakkımda

Fotoğrafım
Paramparça Aşklar ve Köpekler...