ADEM KENAN

TaaPunaT

Sen bana bakma,
Ben senin baktığın yerde olurum..

27 Aralık, 2009

AVATAR


Uzun zamandır bir film hakkında bir şeyler yazmak istiyordum. Velakin uzun zamandır sinemadan uzak kaldığımdan ötürü yazamadım bir şeyler. Mastercard sloganıyla kandırılmamın ardından uzun süre sonra sinemada bir film izleme fırsatım oldu. Klasikçi birisi olarak nedense yeni filmlere önyargıyla bakmışımdır. Benim için bir filmde önemli olan kurgudur. Sırf gözlere hitap eden filmleri pek sevmemişimdir. O yüzden 2012 filminin içi boş bir film olduğunu düşünerek gitmedim. Recep İvedik serisinden bir farkı yoktur bu bağlamda. En sevdiği ilk 10 film arasında 12 Angry Man, The General gibi iki filmi yerleştirmiş birisinden de beklenmez herhalde. Uzun bir giriş oldu farkındayım ve mevzuya geçiyorum

Avatar görsel olarak harika bir filmdi evet. Efektler grafikler herşey harika. Görsellik adına herşey vardı kısaca. Üstüne üstük 3D olayı ile sizi sinema salonundan alıp filmin içine bile sokabiliyor. Ormanın içinde geziyormuşsunuz havası. Bunlar önemli şeyler tabi ki ama ya içerik?
Klasik bir hollywood filminin ötesine geçtiğini düşünmüyorum. Birileri mutasyona uğruyor, yada uzaylılar geliyor dünyanın sonu yaklaşıyor vs vs vs. İtici gelmiştir bu filmler. Avatar ortada kalmış bir film gibime geliyor bu noktada. Doğanın yok edilmesi, insanların para uğruna önüne geleni yok etmesi, gözünü kırpmadan kendi cinsinden olmayan herşeyi yakıp yıkmaya çalışması gibi düşünceler işlenmeye çalışılmış.Ama askıda kalmış bunlar. Kaç kişi sinemadan çıktığında bunları düşünmüştür? Paganizm kölesi bir toplum, mutasyona uğramış insanımsı yaratıklar, garip bir dünya ve absurd bir aşk hikayesi. Ve kurtarıcı kahraman; sakat bir asker. Klasik bir hikaye ama insanları filmi ütopik sanmasını sağlayan kurgu bu işte. Modern toplumların! ( batılı deniyor bunlara) kendinden farklıları görme biçimini yansıtıyor bu film. Amerikan savaş uçaklarına taş atan ıraklı bir vatandaşın hikayesinden farklı değil. Kurtarıcının bu noktada modern toplumdan! çıkması kaçınılamazdı bu filmde.
Ayrıca hep şu son saniyede birisinin çıkıp kötü karakteri öldürmesini anlayamıyorum. 5 dk önce kurtarsa nolcak sanki.
James Cameron harika bir yönetmen, ama iyi bir senarist bulması gerekiyor kendine.

21 Aralık, 2009

Careless Whisper - George Michael

Careless WhispereBazı şarkılar vardı hani içini acıtır.. Üst üste yak be oğlum bir cigara daha dersin.. ve karanlıklarda sürüklenirsin o gece boyunca.. al sana işte öyle bir şarkı ademoğlu.. Derinliklerden gelen bir sestir bu.. yüreğinin sesiyle katlanıp gün yüzüne çıkan.. Bir şarkıdır kendini ifade etmeyi kolay bulduğun..Söze ne gerek üfle sigaranın dümanını ışıksız odanın gökyüzüne.. elbet bir rüzgar olur düşüncelerim ve gider benden öteye.. katılır başka düşüncelere.. Ve en önemlisi bence, senin onu düşündüğünü onun bilmediği zamanların şarkılarıdır bunlar.. Vesselam öyle işte.. Her güzel şey bitermiş, bunu bilirdimde her güzel şeyin ne zaman biteceğini bir türlü kestiremezdim.. Az mı oldu çok mu diyemiyorum.. En iyisi yetti bu kadarı da demektir =) Vesselam.. Her vesselam deyişte bir şey anlatmak istiyor ya insan, buna da uyuzum işte =)

14 Aralık, 2009

TEVVET

TEVEKKUL 007


1-)Her şey üç hafta falan önce benim Istanbulda tam 5 seneden beri ikamet ettiğim yerleri terkedip Boğaziçi üniversitesinin çok yakınında, yeni bir apartmana taşınmamla başladı.. Dediğim gibi öğrencilik yıllarımda okulun 5-6 durak uzaklığında bulunan bir semtte yaşamıştım hep.. (Evim okuldan taksiyle gidildiği zaman 10-15 dakikalık bir mesafedeydi.. Ama ben hiç taksiyle gitmediğim için kesin bir sayı veremeyeceğim maalesef.. :) Hep kendi arabamla gidiyorum çünkü.. :)

2-)Neyse, meseleyi fazla uzatmadan bu gün asıl anlatmak istediğim konuya geliyorum: Yaşadığım eski apartmandan farklı olarak bu yeni apartman Boğaziçi üniversitesinin dibinde olduğu için tam bir öğrenci yığınıdır.. Ve maalesef bu dairelerin çoğunda bir birinden güzel kızlar yaşamaktadırlar.. (Kız olduklarından tam emin değilim aslında.. Bazı şeyler vardır ki denemeden bilemezsiniz çünkü..) Neden ‘maalesef’ dediğimi merak etmişsinizdir belki ama anlatmak istediğim konu da bu ya zaten.. Ne yalan söyleyeyim, ben çocukluğumdan beri güzel kızlara karşı hep ayrı bir ilgi ve alakaya sahip bir insanımdır.. (Ya kızları zaten genelde seviyorum ama özellikle güzel olanlarına karşı ayrı bir ilgim vardır işte nedense..) Ve bu denli çok sevdiğim için de, doğal olarak (evet doğal olarak) apartmanda önüme çıkan her güzele yerli yersiz bir ilgi ve sevgi gösteriminde buluna biliyorum..

3-)En başından anlatacak olursam, bu işe, apartmandaki ilk günlerimden başlayarak, giriş çıkış zamanı karşılaşır karşılaşmaz sevecen görünüp selam vermekle.. Kapıda karşılaşmışsak hemen bir saniye bile kaybetmeden geriye çekilip nazik bir şekilde yol göstermekle.. Ve yol verirken de yüzüme centilmenlik yapmış olmanın kattığı o gurur ifadesiyle bir ‘buyurun’ demeyi de ihmal etmemekle başladım.. Ama dediğim gibi sevgim bu kadarıyla yetinmeye müsaade etmeyecek kadar derindi, büyüktü maalesef.. Ne mi yaptım? Ne yapmadım ki..

4-)Hayır, bir kere şu noktanın kesinlikle iyi anlaşılmasını istiyorum: Ben her şeyden önce karakter gereği komşuluğa ve komşuluk haklarına son derece önem veren birisiyim.. Evde ne zaman bir çay demlesem mesela, hemen o çayın en iyi yerinden bir bardak alıp üst komşu kızlara götürmezsem içim rahat etmiyor işte.. (Ben evimize damacanayla su isteyecem ve komşulara ikram etmeyecem mesela.. Hayatta içemem o suyu.. Zehir zıkkım olur bana.. ) Ayrıca ben evde sık sık kendim bir şeyler hazırlayan birisiyim sonuçta.. Ve haliyle gün içinde onlara da yaptığım şeylerden ikram edeyim diye beş on kez elimde bir şeylerle komşularımıza inip çıka biliyorum.. (Ne pastalar, ne börekler.. Hayır kesinlikle sırf kızlara götüreceğim diye yapıyormuşum gibi algılanmasına karşıyım.. Doğru daha önce hiç böyle şeyler yapmıyordum ama bir yerlerden de başlamak gerek sonuçta..)

5-)Ama maalesef bazen tatsızlıklar ola biliyor işte.. Size anlatınca kesin bana hak vereceğinizi biliyorum ama ben sadece bir iki tanesini anlatmakla yetineyim isterseniz: Geçen sabah çamaşırları makineden alıp kurusun diye balkona astım.. Ama gece 12 gibi eve dönünce, çamaşırlarımın yerinde olmadığını görmek beni baya bi tedirgin etti açıkçası.. Aklıma hemen, kesin öğlen rüzgar esmiştir ve komşuların balkonuna falan atmıştır tarzında bir şeyler geldi doğal olarak.. Işte bu olayı abarttıkça abarttılar maalesef..

6-)Neymiş, öylesine hafif bir rüzgarın çamaşırlarımı iki üst balkona atma ihtimali yokmuş da, ondan gecenin on iki buçuğunda kapılarını çalıp, içeriye davet edilmeden balkona hücum etmiş olmamın hiçbir mantıklı açıklaması yokmuş da.. En iyisi gidip alt katlara bakmam gerekiyormuş da.. falan filan işte.. Hayır şu var, bizim alt katta sadece bir daire var ve o dairede de sadece üç tane erkek öğrenci yaşıyor.. Dolayısıyla ben rüzgarın benim çamaşırlarımı bir erkek evine ata bilecek kadar insafsız olduğunu düşünmek istemiyordum işte.. Nitekim öyle de oldu.. Öğlen gibi ev arkadaşım kendi elbiselerini asmak için zaten kurumuş olan benimkileri toplayıp dolabıma kaldırmış.. Dolayısıyla olayı abartmaya hiç gerek yoktu yani.. Gecenin o saatinde kızların öyle arıza çıkarmalarına hiçbir anlam veremedim doğrusu.. (Aslında merdiven bulmuş ola bilseydim hiç rahatsız etmeden çıkıp balkonlarına bakacaktım ama görünen o ki Allahtan bulamamışım.. Gecenin bi yarısı balkonumuzda ne işin var falan diye öldürürlerdi beni.. Her şeyi abartıyorlar işte böyle.. Sanki ben gecenin bir saati balkonlarında oturup onları gecelikle seyretmeye çok meraklıyım da.. ) Neyse..

7-)Ikinci tatsız olay da lanet bir kedi yüzünden yaşandı.. Iki üst kattaki o cadaloz kızlarla çamaşır yüzünden arayı bozunca, pürdikkat bir şekilde hemen bir üst kattaki komşularımıza odaklanmaya başladım.. Ve bir gün nihayet o beklenen gün geldi: İçlerinden en güzeli (ki daha önce birkaç kere kapıda yol vermişliğim vardı kendisine) kapıyı çalıp kedisinin kaybolduğunu ve eğer görürsek kendilerine bildirmemizi rica ediyordu.. Tabi günlerdir kolladığım bu fırsatı elimden kaçıramazdım.. Hemen baya üzülmüş gibi bir surat ifadesine bürünüp, ne denli bir kedisever olduğumu anlatmaya başladım.. Aslında çocukluğumdan beri kedileri insanlardan daha çok sevdiğimi ve ilerdeki en büyük hedeflerimden birisinin insanları kediler hakkında daha bilinçli bir hale getirmek olduğundan falan bahsettim.. Bu saate kadar her şey tam istediğim gibi, tıkırında yürüyordu.. Ama işte ne olduysa kızın teşekkür edip kendi dairesine çekilmesinden sonra oldu..

8-)Tevekkül 007 kendine bir misyon edinmişti artık: Nereden olursa olsun o lanet kediyi bulup kıza teslim etmem gerekiyordu.. (Ama şu var, ben bu güne dek kedilerden kesinlikle hoşlanmayan ve hayatında bir kere bile olsun parmak ucuyla dahi olsa kedilere dokunmamış birisiyim..) Ama bir şekilde bulmam gerekiyordu işte o kediyi.. Kız gittikten yaklaşık on dakika falan sonra hemen elime bir kağıt kalem alıp kapılarını çalmak için bir üst kata fırladım.. Beni görünce bir az şaşırır gibi oldu ama kısa bir toparlanmadan sonra, eğer onun için de uygunsa odasına geçip kedi hakkında bir az bilgi edinmek istediğimi belirttim.. Bir az garip karşıladığını görünce, bari kapıda birkaç temel sorular sorayım diye düşündüm.. (Kedinin cinsiyetini, yaşını, eğitim durumunu, ciddi bir ilişkisinin olup olmadığını falan filan işte.. Erkek kedi olduğunu öğrenince yaşını sormakta bir mahsur görmedim doğrusu..) Hepsini teker teker not edip, bir ara kesinlikle bize gelmesi gerektiğini, kedi hakkında konuşmamız gereken çok önemli meselelerin olduğunu belirtip (hatta kediyi konuşmak için bu haftasonu sinemaya gitmemizin iyi ola bileceğini anlatıp) ayrıldım ordan..

9-)Artık ok yaydan çıkmıştı benim için ve etrafımda hiç kimse durduramazdı beni.. Iki gün zarfında sağdan soldan rastgele bulup kız baksın diye dairesine götürdüğüm kedi sayısı çoktan elliyi aşmıştı.. Işte ne tatsızlık olduysa o sonuncu simsiyah iğrenç kediyi götürdüğüm zaman oldu: Kız bana hiçbir şekilde kabullenemeyeceğim suçlamalar yağdırıyor, amacımın kedi falan bulmak olmadığını haykırıyordu..Böyle bir sonuca nasıl vara bileceğini sorunca da, bu kanıya bana her seferinde kedisinin bem beyaz bir kedi olduğunu söylemesine rağmen, benim gün içinde hep farklı renklerde kediler bulup getirmemden dolayı vardığını söylüyordu.. Benim yüzümden iki üç gündür evinde rahat oturamadığından, dün sabahın beşinde elimde iki kediyle kapısını çalmış olmama inanamadığından ve en kötüsü de bir daha elimde kedi rahatsız edersem polis çağıra bileceğinden falan bahsediyordu..

10-)Kendimi savunmak adına, kedinin birkaç gündür dışarıda olduğu için kirlenme ihtimalinin çok yüksek olduğunu ve dolayısıyla da renk değiştire bilceğini düşündüğümü falan anlatmaya çalıştım ama kesinlikle ciddiye alınmıyordum artık.. Sonuç olarak da dün ben evde yokken apartman görevlisinin yanında üç adamla eve gelip beni sorduğunu söyledi arkadaşlar.. Ama her şeye rağmen ben, bu kısa süre zarfında apartman sakinlerine yapmış olduğum hizmetlerden dolayı teşekküre gelmiş ola bileceklerini umuyorum.. (Yalnız, geldikleri zaman içlerinden birisinin elinde bulunmuş olan o sopaya bir anlam vere bilmiş değilimdir henüz.. Eğer hep beraber gidip o kızlardan intikam alalım diyeyse, ben gerçekten kin tutmayan birisiyim ve bu işe kesinlikle razı olamam..)



Alıntıdır: Tevekkül Mehreliyev arşivinden =)

13 Aralık, 2009

Puff Daddy- I'll Be Missing You

Every step I take, every move I make
Every single day, every time I pray
Ill be missing you
Thinking of the day, when you went away
What a life to take, what a bond to break
Ill be missing you Every step I take, every move I make
Every single day, every time I pray
Ill be missing you
Thinking of the day, when you went away
What a life to take, what a bond to break
Ill be missing you ...

Artık her gece uyumadan önce aklımda ve kalbimde..
Bazı şeyleri anlatmanın güç olduğu yerlerde..
Ve sende, epeyce de bende..

11 Aralık, 2009

Pearl Jam - Black (Legendagem) -Oficial-

.... I know someday you'll have a beautiful life... I know you'll be a sun in somebody else's sky... But why... Why, why can't it be, can't it be mine...

Zamansız keşfettiklerimden...

10 Aralık, 2009

TANRI



Adam fısıldadı, "Tanrım konuş benimle"
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı "Tanrım konuş benimle!"
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve "Tanrım seni görmeme izin ver" dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
Ve adam bağırdı, "Tanrım bana bir mucize göster!"
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, "Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla!"
Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu.
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti.
alıntıdır

09 Aralık, 2009

Connie Talbot '6yrs old' (Over The Rainbow)

Bu cici kızdan istiyorum! =))

Doris Day - Somewhere Over The Rainbow


Bu şarkı ah bu şarkı.. İlk dinlediğimde Connie diye bir cici kız söylüyordu.. Ahh keşke dediğin zamanlardandır... Yüzümde salakça bir tebessüm oluyor , aptallaşabiliyorumda .. Ve bu şarkı benim için çok önemli..  Güzel olanı sabırla beklemek lazım.. Tüketmemek.. Hiç ummadığın zamanda ve yerde karşına çıkar bir büyücü ve sen hep onunlasındır artık.. Her gecenin sonunda ve her gecenin başlangıcında ilk konuşmak istediğindir.

08 Aralık, 2009

kazim koyuncu - hoscakal

Hoşçakal be üstadım..
Her gece bir özlem seninle..
Değeri geç bilinenlerden.. Değer biçilemediğinden..

Voltron (Türkçe dublajlı açılış, TRT)

Voltrooonnnn=)



Ve büyüdük.. Ama büyüdükçe geçmişimizde büyüdü.. Ardımıza takılan hatıraların sayısı da arttı.. Ve büyüdük.. Biz büyürken içimizde hiç büyümeyecek bir çocukta büyüttük.. Biz geleceğe yönelirken o hep geçmişe doğru gitti.. Eski zamanlarımızın bir anısı çarptığında gözümüze kah hüzünlendik, kah neşelendik, kah ağlayasımız geldi.. Ve çoğunlukla da ah çektik vah dedik..

TRT de izlediğim bir çizgi film vardı, tırtıllar falan.. Yıllardır hep çocukluğumun siyah beyaz görüntüsü olarak canlandı zihnimde.. Voltran da benzer işte.. Nice sabahler herkesten önce uyanıp pazar sabahlarında kitlenirdim Voltran izlerken.. Hey gidi günler..

Ha ben voltran ın nesi oluyordum???
Hep sağ kolu =)

16 Kasım, 2009

Mavi

Mavidir HERŞEYİN


 Gönlümün en beyaz sayfasına çizdim çehreni
 Yeniden, hergün görebilmek için
 Gözdeğmemiş gözlerini..
 Kale burçlarından atladım maviye
 Uçmayı öğreniyor gibi..
 ...
...
..
 Sevda küreklerini çekerken
 Heran limanına
Mavi renklerini süzer gözlerim
 gözlerin gözlerim olur ben ise deniz
 ..,
 ..,,
….
 Bitmeyecek gibi gözüksede
 Sevdanın sert boranları
 Biliyorum ki Her maviden sonra gelir
 Meltem nidaları..




 Batan güneşe sabaha özlemidir
 Sevda türküleri
 Sabahın kızıllıgıdır
 Aşkın terennümleri
 Sıyrılan mavidir karanlıktan
 Bir çocugun hayata merhaba demesi gibi

.
.
En derin karanlıklarında yakaladı beni
Maviden pençelerin
 Yüregimin rengi iki oldu birden
 biri senden biri benden
 Sanki gördügüm bir rüya idi
 Kırmızıdan ve Maviden
 Başka ne vardı..
 Aşkın bilinmezlikleri
 Ruhları nasılda sarardı..
 .,,
 ,,,
 Geleyim derken sana
 Masum çocugun bakışlarıyla
 Bir mum ışıgına bakar gibi
 Seni nasılda arar ruhum
   
Bir sır gibi
MAVİLERİnde yaşadım ben seni
 En tenha köşelerinde
 Aşk bahçelerinin
 Türküler yaktım ben senin
 İlahi aşktan yanlarına..


Kelebekleşen bedenimi
 Mavi ateşler ısıtır anca
 Kül olan hayallerimi
 Sıcak nefesin üfler ancak
 Bir dağ çocugu gibi sevdigimi
Maviler bilir.
 Gönlümü nasıl hesaba çektigimi
 Bir ben bilirim ancak..
 ..


 Bakışların beni davet ederken
 En tenha limanına
 İki sevdayı,
 Bir can taşıyan az diye
 Kaçarım en kalabalık alanlarına..

Adem Kenan

05 Kasım, 2009

FiRARi


Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.

Sana çirkin demedim ben, kafir demedim
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
Bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.

Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
.
Faruk Nafiz Çamlıbel

31 Ekim, 2009

Dört Duvar





  Dört duvar arasında yaşamak
   Yabancı gözlerden hep ürkerek
   Kireç kokusunda yalnızlık
   Göklerden uzak soluk alarak..


   Nefesler ağır ağır gezinir
    Duyulan her ses birer ürpertidir
 Boyaları dökük bir odada yaşamak
 Biraz hüzünlü biraz kaçamak


Olmasada beyaz bir ışık
Düşler sarı hüküm giysede
Her nesnede varsa da dagınıklık
Özgürdür insan bu kuytu yerde


Acı çekmek ister ya insan içten
Olmadık zamanda ağlamak bazen
Saklanmak isterde hani her gölgeden
   İşte bu çilekeş oda her derde mesken…

26 Ekim, 2009

Yalnızlık

YALNIZLIK

   Hiçbir yalnızlık tekil değildir
   Uzaklarda bir dünyanın eşidir
Tek bir düşü anlatan iki ayrı dildir
İki ayrı kalbin tek bir sesidir

Her bir yalnızlık buruk bir sevinçtir
Yakınlarda bir zaferin habercisidir
Ganimeti küstah toplumsal bir linçtir
Acı veren yalanların, darbecisidir

Hiç kimse yalnızlığın kurbanı değildir
Tuzaklarla dolu bir düzenin esiridir
Gözler aglamamakla mahkum edilmiştir
Uykusuz geceler bu esaretin bedelidir

Ve yalnızlık karanlık gölgelerden ibarettir
Hem uzak hem yakın seni beklemektedir
Dinmez bir sessizlik düşünceleri kemirmektedir
Ve sessizlik duyguları dahi sağır etmektedir

Yalnızlık içsel bir devinimdir
Yürekten gelen seslerin dinletisidir
Yalnızlık ne senin ne benimdir
Kaybolan düşlerin, ümitlerin derdidir

Ve bir gece yalnızlık uzaktır
Tesadüf kapısı açık kalmıştır
Birisi yoldaş diye seslenmektedir
Bin yılın ardından gelen misafirdir
                                                                            a.kenan

27 Kasım 2001

Dün gece bir dost evinde seninleydim bütün gece
Bilirsin saatlerce konuşulur Nerdeyse sabah olur,
Güneş yüzünü gösterir de sen hala konuşursun

Neden bir türlü yola koyamadığımı anlayamadığım hayatıma baktım
Sonra gün ağardı ben sana senin okuyamayacağını bildiğim bir mektup yazdım
Oturdum,anılarımı, yıllarımı karşıma aldım, anladım ki asla bir daha
Yaşanmaz, ne senle ne başkasıyla
O anlar insanın hayatında bir kez yaşayacağı anlardı,
Ne tekrarı vardı ne geri dönüşü anladım
Ama gene de son bir kez bile olsa seninle konuşmak
istedim, sen beni anlayabilen tek insan, bu dünyayla
oynadığım oyunda tek oyun arkadaşım, en büyük dost,
ruhumun yarısı,huzuru ve aşkı öğreten sen,ihtiyac
duyduğum tek varlıksın ama ellerim boş döneceğim
biliyorum , cesaret edemiyorum ki tuşlara dokunmaya
Sen hayatını götürüyorsun bensiz, mutlu yada mutsuz,
ben neden hala ardından yağmurlar yağdırıyorum, sen
her şeyi unutabildiysen ben neden hatırlıyorum, sen
oyunu yarım bıraktın ben neden bitirmeye çalışıyorum
Bilmiyorum ki, bu içimdeki bilinmezlik beni şaşkın ediyor
Bir şeyleri gömmeli maziye, hayata dönmeliyim
Doğru yada yanlış bir karar almalıyım
Bir sonraki ne götürecek benden diye beklemek yerine
gelecek sevgiyi değerlendirmeliyim bana hissedilen
Sürekli benden beklemeyen, çaba gösteren, emek
harcayan, değer bilen kıymet veren birini kabul
etmeliyim hayatıma, hayallerime, umutlarıma
Yapabilir miyim sence?? Hiç yapamadım ki
Bilirim elleri senin gibi dokunmaz, gözleri senin gibi
bakmaz, teni senin gibi kokmaz, kolları senin gibi
sarmaz ama ne çare sen yoksun ki Ten teni özler
demiştim sana gülmüştün, oysa özlediğini ben biliyorum
Olmayacağız bu dünyada bir daha, anılar saklandı
çıkmazlar gerçekle savaşamazlar
Sevda gizlendi karanlıklar içinde Pembe güller soldu
artık, son kökleri sen söktün attın topraktan ellerinle
Anlamadın sana ne kadar ihtiyacım olduğunu
bu hayat karmaşasında, savaş istedim benle savaşmadın,
savun istedim sevdamızı, o kocaman yüreğin dağları
devirsin istedim, olmadı Belki ben zor olanı
istedim, belki sen her şeyi kolay istedin
Çok gözyaşı döktüm, akan her yaşta bizi sildi yeryüzünden bilirim
Artık çok geç, artık çok geç kaldık can
Biliyorum, bu canımı acıtsa da biliyorum, yarınlarda biz yokuz
Ne umutlar söndü arkamızda, ne acılar yaşandı , ne
hüzünler gölgeledi yüreği, ne yaşlar döküldü
gözlerden, ne geceler sabahı gördü, ne yıldızlar
parladı ayrı şehirlerde aynı gökte, biz beraber
bakamadık onlara, tutamadık umutları, söndüremedik
acıların ateşlerini, güneş açtıramadık hüzünlere,
yaşları dindiremedik gözlerde
Tutmadın elimi can, söz vermiştin, bana verdiğin en
büyük sözdü , hep elimden tutacağına söz verdin, oysa
ilk yaptığın gönül gözünü kapamak oldu bana hiç
kapanmayacağına söz verdiğin
Gittin deme bana, sen gönderdin,tutamadın beni
Kal deseydin kalırdım oysa, anlamadın
Sevdin mi can, sevmişmiydin, yoksa sadece
Bu soruyu soramam sana, sormayıda yüreğim kaldırmaz,
küçüğüm demiştim sana, küçüğümsün demiştin
Oysa sen beni atıyorsun böyle başkalarının ellerine,
hiç düşünmeden, gözünü kırpmadan
Aslında biliyorum ne sorgulamak ne suçlamak için çok geç artık
Denedik başaramadık, acılar, hüzünler, ve anılar yadigar bize şimdi
Bize mi bana mı sadece onu bile bilmiyorum artık
İnanamadığım, inanmayı bir kez bile düşünmediğim
Her şeye inandırdın beni, tüm yollarımı kestin sana gelen
Son umudumu da yıktın, son elimi uzatışımı farketmedin,
Bu muydu yanımda oluşun, bu muydu sözün
bana verdiğin, bunu bile tutmak zor geldi
Gücüm kalmadı hayatla ve seninle boğuşmaya,
sensizlikle baş başa yaşamayı ögreniyorum
Biliyorum ki artık ayağa dikilme vakti doğan yeni güneşte

Simdi artık sensizlikte düşünme vakti
Simdi artık sensizlik de karar vakti
Simdi artık sensizlik de düzen kurma vakti 

Kasap Havası



FB' nin gözünü hırs bürümüş tazmanya canavarı gibi oyuncuları ve bunlara sessiz kalan uyuz gezer bir adam ile ancak bu kadar. Yapılmadık çirkeflik kalmamışken, Leo Franco nun gözüne lazer ışıgı tutan, futbol değil güreş yapan, topla oynaması gerektiğini unutup hayvani içgüdülerle saldıran bir zihniyetle futbol oynanmaz. Fatih Terim'e hak veriyorum, Football is Football =) Neyseki bızgınlığım geçti, kendi kendime bile gülebiliyorum. Ama şu emre ayusunun yüzüne kramponları geçirme isteğini hala daha üstümden atamadım!


25 Ekim, 2009

Bob Marley - redemption song acustic

Üstad



"Open your eyes and look within.
Are you satisfied with the life you're living?

En mutsuz anımda bile mutlu olmamı sağlayacak ve
tebessüm ettirecek 3 basit şey var.
  1. Kedi
  2. Limonlu Çay
  3. Bob Marley
Asi bir insan olduğumdan mıdır bilinmez ama asilikle
özdeşleşmiş şeylerle kendimi bağdaştırırım.
Asi derken basit manasında isyan eden değil tabiki.
Bir şeyleri değiştirme çabasında olan
ama bunun için kendine has yöntemler çizebilen birisi manasında.
Bob Üstad kendi uslubu, tarzı ve
hayat felsefesiyle idolum olmustur.
Bu bağlamda ben asiden çok asici olmaktayım.
Elimde sigara üstadımla konuşurum geceleri odamın duvarında
yansımasını izleyerek. Keşke diyorum az içseydin
şu mereti de kalsaydın bugunlerimize. S
eni geç tanımak yetmiyormuş gibi
erken kaybetmek çok kötü be üstadım.

Go to:

Metallica - Nothing Else Matters

Karanlıklara saklanan gölgeme yakamoz ışıkları korku salarken, bir derin bıçak yarası gibi ikiye ayırdı beni bir düşünce.. ve bir düşünce, sır bende..kendimden bile sakındığım...

Sessizlik

Ve bir garip ademoğlu..

Etiketler

ORTAK

Etiketler

Kitaplar

  • Karıncalar
  • SEMERKAND
  • Kürk Mantolu Madonna
  • Veronika Ölmek İstiyor
  • Red Tent

Tiger

Tiger

Hakkımda

Fotoğrafım
Paramparça Aşklar ve Köpekler...